Yetişkin
Bize başvuran danışanların problemlerini en iyi şekilde çözmek için uzmanımızın kullandığı teknikler bilimsel alt yapısı olan ve etkinliği pek çok araştırma tarafından desteklenmiş yöntemlerdir. Bu yöntemler baz alınarak danışmanlık süreci kişinin ihtiyaçlarına göre kişiye özel olarak dizayn edilmektedir.
- Kişilik Bozuklukları
- Yeme Bozukluğu
- İletişim Sorunları
- Depresyon
- Obsesif Kompulsif Bozukluk
- Spor ve Motivasyon
- Travmalar
- Fobiler
- EMDR Uygulaması
Kişilik Bozuklukları
Kişilik bozuklukları ergenlik ve genç erişkinlik döneminden itibaren başlayıp uzun süre devam etme eğiliminde olan, kişiyi aile, sosyal çevre ve iş yaşantısında kayıplara yada ciddi uyum problemlerine sürükleyen davranış ve uyum bozukluklarıdır. Kişinin hayatını belirgin düzeyde olumsuz yönde etkiler. Kadın ve erkekler eşit olarak etkilenirler ve çok faktörlü nedenlere sahiptirler. MMPI, TAT, Rorschach gibi projektif testler kişilik örgütlenmesi hakkında bilgi verici yöntemlerdir. Tanıda psikiyatrik muayene, aile görüşmesi, psikiyatrik test ve ölçekler, gerekirse EEG, MR gibi görüntüleme teknikleri kullanılır. Psikiyatrik sınıflandırma sistemlerine göre aşağıdaki gibi gruplara ayrılmıştır.
Yeme Bozukluğu
Yeme bozuklukları; genellikle ergenlik döneminde gözlenen, yemek yeme davranışı ile ilişkili olarak bozulmuş beden algısını içeren ciddi bir durumdur. Yeme bozuklukları, farklı şekillerde gözlenebilir. Bazı durumlarda birey, kendini ciddi biçimde aç bırakabilirken; bazı durumlarda yediklerini çıkarma söz konusudur. Anoreksiya nervoza, Bulimia nervoza, Pika, Tıkınırcasına yemek yeme, Ruminasyon Bozukluğu, Yemek yemekten kaçınma ve sınırlı besin alımı gibi farklı türleri mevcuttur. Yeme bozukluğunun türüne göre, müdahale biçimleri de birbirinden farklılık göstermektedir.
İletişim Sorunları
İlişkilerde karşılıklı temel beklentilerin karşılanmaması kişide çeşitli bağlanma hasarları meydana getirebilir. Bunlar da kendilerini özellikle o hasarı oluşturan kişiyle iletişim kurarken gösterebilir. İlişkileri çıkmaza sürükleyen durumların başında da iletişimdeki aksaklıklar gelir ve zaman zaman ilişkinin kopmasına kadar gidebilen sonuçlara yol açar.
Depresyon
Gününde olmamak, kendini moralsiz hissetmek veya belli bir süreliğine “keyfin yerinde” olmaması. Bunları yaşamayan var mı? Ancak bir depresyon, bu genel geçer ruh hali dalgalanmalarından farklıdır. Bu fark, daha belirgin görülen şikayetlerde bile kendini belli eder. Buna göre depresyona giren birçok kişi, hiç sevinç yaşamamaya başladığını, içinde sadece olumsuz duygular taşıdığını ve bir boşluğa düştüğünü bildiriyor. Sürekli tekrar eden ölüm ve intihar düşünceleri, sık sık bir depresyona eşlik eder.
Obsesif Kompulsif Bozukluk
Obsesif kompulsif bozukluk, kişide mantıklı gelmese bile kontrol edemediği düşüncelere neden olan, oluşan takıntıyı gidermek için bazı hareketleri tekrar tekrar yapma ihtiyacı hissettiren bir psikolojik hastalıktır. Tekrarlayan düşünce ve davranışlara neden olur, hastanın durumuna göre ilaç veya terapi ile tedavisi gerçekleştirilebilir. Günlük hayatın işleyişini bozacak seviyedeki takıntılar ve endişeli düşünceler rahatsızlığın belirtilerinden olabilir. Çocukluk çağlarında da görülebilen obsesif kompulsif bozukluk, bazı vakalarda ağır belirtilerle sürebilir. OKB genellikle 7-12 yaşlarında başlamaktadır.
Spor ve Motivasyon
Spor psikolojisi terim olarak ilk defa 1900’lü yılların başında kullanılmış, araştırmaların temelleri ise 1890’larda atılmaya başlanmıştır. Norman Triplett, 1898’de atletik performans üzerine ilk çalışmayı yürüten kişidir ve o yıllardan itibaren üzerinde yapılan araştırmaların sayısı gittikçe artmaktadır. Spor psikolojisinin tanımını yapmak istersek; spor ve egzersiz bağlamlarında, insanların davranışlarının bilimsel olarak çalışılması ve buradan edinilen bilginin uygulama alanında kullanılması diyebiliriz. Spor psikolojisiyle beraber elde edilen bilgiler sadece profesyonel atletlerin veya büyük spor kulüplerinin değil aslında toplumun her kesimince kullanılabilecek bilgiler. Bu yazıda, spor psikolojisinin motivasyon hakkında neler söylediğini kendimce aktarmaya çalışacağım.
Travmalar
Aniden/beklenmedik bir şekilde gelişen, günlük rutin işleyişi bozan, dehşet, kaygı ve panik yaratan, kişinin anlamlandırma süreçlerini bozan olaylar, travmatik yaşantılar olarak tanımlanabilir. Eğer bir olayda; yaşamı tehdit, vücut bütünlüğüne tehdit, sevdiklerimize tehdit, inanç sistemlerimize tehdit söz konusuysa bu olaylar kişi için travmatik birer yaşantıdır. Yaşanan bir trafik kazası, doğal afet- deprem ya da sel, taciz, uzun süren bir evlilikte atılmış olan ilk tokat bu konuya örnek oluşturabilir. Yaşanan travmatik bir olay sonrasında neredeyse herkes “stres tepkileri” gösterir. Bunların “anormal bir olaya verilen normal tepkiler” olarak görülmesi gerekmektedir. Bu sorun alanında öncelikle kişinin yaşı, cinsiyeti, sosyo-kültürel düzeyi, yaşanan travma, travmanın türü, şiddeti, doğal mı insan eliyle mi olduğu faktörler değerlendirilir.
Fobiler
Fobiler, belirli durumlar veya objeler karşısında ölçüsüz derecede korku gösterilen durumlardır. Bu tip korkulara örnek olarak uçaktan, örümceklerden, diş doktorundan veya genel olarak yabancı insanlarla tanışmaktan korkma gösterilebilir. Makul olmayan korkular, bu rahatsızlığa sahip olan kişilerin düşüncelerini, duygularını ve davranışlarını etkilerler. Fobilerin nasıl oluştukları, ne gibi etkileri olduğu ve bunların nasıl tedavi edilebilecekleri hakkında bilgilere aşağıdaki yazılarımızda ulaşabilirsiniz.
EMDR Uygulaması
EMDR (Eye Movement Desensitization and Reprocessing), Türkçe açılımı ise Göz Hareketleriyle Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme, etkili olduğu ispatlanmış bir tedavi yöntemidir. 1989 da Francine Shapiro tarafından bulunan bu yöntem ilk zamanlarda bir kez yaşanılmış büyük travmatik olayları tedavi etmek için kullanılmıştır, örneğin, trafik kazası, tecavüz, harp, deprem gibi. Ancak günümüzde EMDR yönteminin anksiyete bozuklukları, kronik ağrılar, özgüven problemi gibi şikayetlerde de kullanılmakta ve etkisini göstermektedir.